Yüzyıllık Eserin Satışı ve Akademik Tartışmalar

Yüzyıllık Eserin Satışı ve Akademik Tartışmalar başlıklı içeriğimizde, eserlerin satışı ile ilgili güncel gelişmeleri ve akademik çevrelerdeki tartışmaları ele alıyoruz. Eserin tarihi, önemi ve etkileri üzerine derinlemesine bir bakış.

Yüzyıllık Eserin Satışı ve Akademik Tartışmalar
Yayınlama: 18.11.2024
6
A+
A-

Yüzyıllık Eserin Satışı ve Tartışmalar

Patronlar Dünyası’nın haberine göre; Türkiye gazetesinden Murat Öztekin’in aktardığına göre, yıllardır bir ailenin mülkiyetinde bulunan önemli bir eser, Phebus Müzayede tarafından 24 Kasım’da gerçekleştirilecek açık artırma ile Türkiye’deki yeni sahibine ulaşmayı hedefliyor. Bu eşsiz kitap için başlangıç fiyatı olarak 50 bin dolar belirlendi. Ancak bazı akademisyenler, eserin daha önce Kirişçioğlu Şeyhi Bekir Efendi’nin uhdesinde bulunan bir “vakıf malı” olduğunu öne sürerek, Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın bu satışa müdahale etmesi gerektiğini savunuyor.

“AİLEYE DÜŞEN GÖREV NÜSHAYI MİLLET KÜTÜPHANESİ GİBİ BİR KURUMA İADE ETMEKTİR”

Bu akademisyenlerden biri olan Prof. Dr. Mustafa Tatçı, Türkiye gazetesine verdiği röportajda, ailenin eseri Şeyh Bekir Efendi’den emanet aldığını ancak onun vefatı sonrasında bu emaneti geri vermediklerini iddia etti. Tatçı, Azmi Avcıoğlu’nun 1940 yılında Konya dergisinde kaleme aldığı makalenin bu iddiaların delili olduğunu ileri sürdü. Tatçı, “Avcıoğlu, şeyhin eseri aileye emanet ettiğini ancak vefat edince bu eserin ailede kaldığını yazıyor. Aileye düşen görev, bu nüshayı Millet Kütüphanesi gibi bir kuruma iade etmektir” şeklinde konuştu.

Tatçı, eserin halk tarafından yeterince iyi korunamayacağını, devletin ise bu konuda daha etkin olabileceğini belirtti. Türkiye’deki kütüphanelerden birçok yazma eserin tarihi boyunca yurt dışına kaçırıldığını söyleyen Tatçı, “Ülkemizdeki birçok kütüphaneden yazma eserlerin değerli olanlarının geçmişte yurt dışına satıldığını biliyoruz. Bu eserlerin nerelerde olduğunu tespit edip, peşine düşmek gerekiyor. Örneğin, Venedik kütüphanesinde onlarca yazma eserimizin bulunduğu biliniyor” ifadelerini kullandı.

Öte yandan Türkiye gazetesine açıklama yapan Phebus Müzayede yöneticisi Şükrü Oral, bu iddiaları reddederek, nüshanın başka birine ait olduğuna dair herhangi bir delil bulunmadığını savundu. Oral, “Esere uzun yıllardır sahip çıkan bir aile var ve bizim aracılığımızla eseri satmak istiyorlar. Satıcı aile, eserin yüz yılı aşkın bir süredir ellerinde olduğunu iddia ediyor. İddia edildiği gibi eserin çalıntı olduğuna dair hukuki bir delil yok. Eğer başka birisi kendisinin mülkü olduğunu iddia ediyorsa bunu ispatlamakla yükümlüdür. Prof. Tatçı’nın belirttiği gibi eser bir yere aitse, dava açmaları gerekir. Ancak şu an için bize açılmış bir dava bulunmuyor. Fakat bazı devlet yetkilileri, gayriresmi yollarla eserin müzayededen çekilmesini istediler. Biz bunu doğru bulmuyoruz. Bu durum adeta ‘Dreyfus Davası’na dönmüş durumda. Eğer müzayede İngiltere’de olsaydı, böyle bir tartışma yaşanmayacaktı” şeklinde konuştu.

“EĞER BU TÜR ÜRÜNLERİN MÜZAYEDEDE SATILMASI ENGELLENİRSE KAYIT DIŞI ARTAR”

Oral, müzayedelerin Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın kontrolünde gerçekleştirileceğini ve eserin satılması durumunda Türkiye’de kalacağını belirtti. “Bugün bu nüshayı sadece bireyler değil, Kültür ve Turizm Bakanlığı, belediyeler, kamu müzeleri ve özel müzeler de müzayedeye katılarak satın alabilir. Özellikle Kültür Bakanlığı’nın açık artırmaya katılmasını canı gönülden isteriz. Bu tür eserler müzayede mahallinde satılırsa yurt dışına çıkarılamazlar. Ancak müzayede evlerinin açık artırmalarının engellenmesi ve eserlere el konulması, kayıt dışı satışların artmasına yol açar. Çünkü Türkiye’de elinde bu tür eserleri bulunduran binlerce aile var” ifadelerini kullandı.

“EL KOYULUR KORKUSUYLA TARİHİ ESERLER TÜRKİYE’YE GETİRİLEMİYOR”

Şükrü Oral, Türkiye’de Batı ülkelerinin aksine tarihî eserlerin ülkeye girişinde uzun gümrük prosedürleri uygulandığını ve bunun da tarihi eserlerin ülkeye gelmesini zorlaştırdığını savundu. “Türkiye’ye tarihî eser getirmek neredeyse imkânsız hale gelmiş durumda. Ülkemiz, çok kıymetli tarihî eserlerine kavuşamıyor. Şunu belirtmeliyim ki; Türkiye’ye gelemeyen eserler arasında, hiçbir kütüphanemizde bulunmayan tarihi bir ‘Mesnevi’ de var. Ancak sahipleri, Türkiye’de el konulmasından korkarak bu eserleri yurt dışında tutuyor. Oysa bu eserler helalinden satın alınmış ürünlerdir. Ayrıca, pazar oluşmadığı için bazı eserler arka kapılardan yurt dışına kaçırılıyor. Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın oluşturduğu atmosfer, tarihî eser kaçakçılığını zirveye ulaştırıyor. Fakat bakanlığın bunu bilinçli bir şekilde yaptığını düşünmüyorum” değerlendirmesinde bulundu.

Kaynak: Patronların Dünyası

Bir Yorum Yazın

Ziyaretçi Yorumları - 0 Yorum

Henüz yorum yapılmamış.