Teknolojinin Evrimi: Google’ın Hayatımızdaki Rolü başlıklı içeriğimizde, Google’ın günlük yaşamımızdaki etkilerini, bilgiye erişimimizi nasıl değiştirdiğini ve dijital dünyadaki evrimimizi nasıl şekillendirdiğini keşfedin.
Toygun ATİLLA tarafından kaleme alınan bu yazıda, teknoloji ve özellikle Google’ın hayatımızdaki yerinin nasıl evrildiği ele alınıyor. Bir zamanlar kullandığımız Milattan Önce (M.Ö) ve Milattan Sonra (M.S) kavramlarının yerini Google’dan önce (G.Ö) ve Google’dan sonra (G.S) almış olabileceği düşünülüyor. Bu değişim, teknolojinin adeta ışık hızıyla gelişiminin bir hikayesidir.
1991 yılına, yani 33 yıl öncesine gittiğimizde, haberlerin daktilo ile yazıldığı ve iletişimin telsizle sağlandığı bir dönemdeyiz. O yıllarda hayatımızda Google yoktu ve teknoloji oldukça sınırlıydı. İyi bir gazeteci olmanın temel unsurlarından biri, arşiv tutmaktı. O dönemde gazetecilerin kara kaplı defterleri, günümüzün arama motoru Google’ın yerini alıyordu. O defterlerde olaylar, kişiler ve kim kimdir gibi bilgiler yer alıyordu. Arşivini iyi tutan gazeteciler, olayları birbirine bağlama konusunda yetenekliydi ve bu onlara fark yaratma imkanı sunuyordu. Annemin yemek tarifleriyle dolu gazete küpürlerini kesip defterine yapıştırdığı yıllar da işte bu döneme denk geliyor. Yani, Google’dan önceki zamanlardaydık.
O yıllarda “unutulma hakkı” gibi bir kavram yoktu. Sicil kaydı yalnızca adli bir durumla sınırlıydı. Ancak Google’dan sonra, bireylerin dijital hayatında farklı bir sicil kaydı oluştu. Artık bireylerin dijital izleri, geçmişte yaptıkları her şeyle bir araya geliyor.
Günümüzde arşiv tutan gazetecilerin sayısı giderek azalıyor. Bilgiler, Google’da kolayca bulunabiliyor. Kim kimdir, olaylar ve insanlar hakkında ne ararsanız orada mevcut. Ancak bu bilgiler arasında doğru ve yanlış olanlar da karışık bir şekilde yer alıyor. Çok ilginç bir durumla karşılaştım; bu yazıya başlamadan önce Google’da arama yapmayı düşündüm. “Google’dan önce, Google’dan sonra” şeklinde yazınca, Burak Kaya’nın kaleme aldığı ve calakalem.com’da yayınlanan bir makale ile karşılaştım. Şaşkınlıkla “Hay bin kunduz, başlığım gitti!” dedim. İşte Google’ın gücü böyle bir şey.
Teknoloji çağını yaşıyoruz ve bu çağda hayatın her alanı hızla evriliyor. Hangi sektörde olursa olsun, bu dijital dönüşümü yakalayabilenler ayakta kalacak, yakalayamayanlarsa kaybolup gidecek. Ancak gelin görün ki, Google’ın tekelleşmesi ve dijital diktatörlük durumu da gündeme geliyor.
ABD’de federal yargıç Amit Mehta’nın Google’a karşı açtığı dava, geçtiğimiz Ağustos ayında sonuçlandı. Bu dava, Google’ın tekel olduğuna dair bir hükümle sonuçlandı. Kararın ifadeleri arasında şu cümleler yer alıyordu: “Google bir tekeldir ve bu tekelini korumak üzere hareket etmiştir. Bu da Sherman Yasası’nın 2. maddesini ihlal etmektedir.” Amerikan Adalet Bakanlığı, internet aramalarının yüzde 90’ından fazlasını kontrol ettiğini belirterek Google’a iki kez antitröst davası açmıştı. Ayrıca, Fransa’da medya şirketlerine içeriklerini çevrimiçi olarak yeniden üretmeleri karşılığında ödeme yapılmasına ilişkin bir anlaşmayı ihlal ettiği için 250 milyon euro para cezasına çarptırıldı.
Bugün Türkiye’de Google da gündemde. Yaptığı algoritma değişiklikleri ile bazı internet haber sitelerini öne çıkarırken, diğerlerini sansürlüyor. Google, adeta “buraların ağası benim” diyerek kuralları kendi belirliyor. Hangi haberi öne çıkaracağına kendisi karar veriyor.
Türkiye ise kendi içinde siyasi kargaşalara devam ediyor. Teknoloji ve bilim konularında yeterince tartışma yapılmıyor. Dijital çağda, başkalarının ürettiği sosyal medya platformlarına içerik üretirken, hayatımıza yeni influencerlar katıyoruz. Oysa biz, dijital çağda taş devrini yaşıyoruz. Bilime entegre olup teknolojik üretimi yakalamayan ve strateji geliştirmeyen uluslar, kaderlerini yaşayacaklar. Bu kaderi yaşamamak için harekete geçmeliyiz.
Kaynak: Patronlar Dünyası