Tahir Elçi anısına düzenlenen törende, Antalya Barosu’na yönelik sert eleştiriler gündeme geldi. Etkinlikteki konuşmalar, hukuk camiasındaki tartışmaları derinleştirirken, adalet arayışını yeniden hatırlattı.
Antalya Körfez gazetesinin haberine göre; Diyarbakır Baro Başkanı olarak görev yaptığı dönemde 2015 yılında silahlı bir saldırıya uğrayarak hayatını kaybeden Tahir Elçi, her yıl olduğu gibi bu yıl da Antalya Barosu tarafından anıldı. Anma etkinliği çerçevesinde Türk Hukuk Enstitüsü Antalya Şubesi, Antalya Barosu Başkanı Ali Çağdaş Bozaner’i hedef alan sert bir açıklama yayımladı.
Türk Hukuk Enstitüsü Antalya Şubesi, yaptığı açıklamada şu ifadelere yer verdi: “PKK, emperyalizmin güdümünde hareket eden, Türkiye’nin bölünmez bütünlüğünü hedef alan, ayrılıkçı, kan dökücü ve tartışmasız silahlı bir terör örgütüdür. Yeni baro başkanı, seçildiği günden itibaren kendilerini destekleyen gruplara diyet borcunu Antalya Barosu’nun kurumsal kimliği üzerinden ödemeye çalışmaktadır. Toplumun ve meslektaşlarımızın değer yargılarıyla örtüşmeyen, sadece azınlık bir grup terör sevicilerinin teveccühünü, baromuzda bulunan meslektaşlarımızın teveccühünden üstün tutan ve en önemlisi de savunma makamı olarak temsil edildiğimiz baromuzun itibarını zedeleyen bu durumu görüyor, takip ediyor ve yaptıklarınızın kaydını tutuyoruz…”
Türk Hukuk Enstitüsü Antalya Şubesi’nin açıklamasına sert bir yanıt veren Antalya Baro Başkanı Ali Çağdaş Bozaner, “Bugüne kadar verdiğim mücadele boyunca beni tanıyanların tamamı kimseye diyet borcum olmadığını iyi bilir. Ancak seçim sürecinde ve sonrasında bana ithamlarda bulunarak birilerine diyet borcunu ödeyenler ve talimatla hareket edenler artık hadlerini aşmıştır. Yapılan açıklama ve kullanılan üslup, Antalya Barosu Başkanı olarak beni hedef gösterdiği gibi, Genel Kurulumuza katılarak oy veren, mesleki ve demokratik sorumluluk bilincini yerine getirmiş tüm meslektaşlarımızı da itham eder niteliktedir. Dolayısıyla bu açıklamayı, Genel Kurulun iradesine ağır bir saldırı olarak nitelendiriyorum. Asırlık kurumumuzun, meslektaşlarının ciddi bir kısmını itham eden ve zan altında bırakmaya çalışanlara değil, büyük bir farkla ortaya çıkan Genel Kurulunun iradesine yaslandığını hatırlatmak ihtiyacı hissediyorum.” dedi.
Bozaner, açıklamasının devamında, “Yapılanların takip edildiği ve kayıt altına alındığına yönelik söylemleri ile açıkça ‘fişleme’ övücülüğü yapan ve ülkemizdeki siyasi iklimde bu söylemlerin hangi sonuçlara yol açabileceğini bilen ve belli ki bunu umanlar biliyorlar ki hayatının her alanında Atatürk’ün ilke ve devrimlerini esas almış, sadece söylemde değil tüm yaptıklarıyla bunu ortaya koymuş biri olarak her zamanki gibi bundan sonra da hukukun üstünlüğü ve insan hakları için yılmadan mücadeleye devam edeceğim. Mesleğimizin ve meslektaşlarımızın onur ve saygınlığını korumak, hak ve yetkilerini geliştirmek için talip olduğum ve tarafıma güvenerek bu görevi teveccüh etmiş meslektaşlarımın emanet ettiği sorumluluğu omuzlarımda taşıyorum. İftira ve tehditlerin asla amacına ulaşamayacağını ilan ediyor, bir saniyelik korku ve endişe duymadığımı ve duymayacağımı yineliyorum.” şeklinde konuştu.
Bozaner’e en büyük destek, önceki dönem Antalya Barosu Başkanı Hüseyin Geçilmez’den geldi. Geçilmez, sosyal medya üzerinden konuya ilişkin yaptığı açıklamada, “Hangi kesimden gelirse gelsin ayrıştırıcı bir üslup kullanmak biz hukukçulara yakışmaz. ‘Kayıt almak’ tehlikeli bir söylemdir, hukuk literatürüne ters bir kavramdır. Tehdit amacı güdülmemişse bile insanlarda bu algıyı yaratabilir. ‘Diyet borcu’ ifadesi seçim öncesinde yaratılmaya çalışılan algının yansıması gibidir. Bu kavram da haksız ve mesnetsizdir. O nedenle özellikle hukuk örgütlerinin söylemlerine azami dikkat etmeleri gerekmektedir.” dedi.
Geçilmez, açıklamasına şu sözlerle devam etti: “Antalya Barosu üyesi bir avukat olarak ayrışmayacağımızı, her zaman bir bütün kalacağımızı savundum. Seçim çalışmalarımda ve diğer açıklamalarımda inanarak ve samimiyetle hep bu çerçevede görüş beyan ettim. Hala aynı yerdeyim. Ancak son seçim süreci ve sonrasında yaşadığımız bazı olaylar nedeniyle endişe yaşandığını üzülerek duymaktayım. Hukukun yerle bir olduğu, avukatların yokluğa mahkum edildiği bu dönemde ayrışmak yaşayabileceğimiz en büyük felaket olacaktır. Bu nedenle eleştiriye evet, ayrıştırmaya hayır diyerek, hangi siyasi görüşte olursak olalım birlikte adalet mücadelesine devam etmek, meslek örgütümüz olan baromuzun etrafında kenetlenerek yöneticilerimize sahip çıkmak en büyük önceliğimiz olmalıdır.”
Kaynak: Antalya Körfez