31 ülkede faaliyet gösteren yönetim danışmanlık şirketi Simon Kucher’in Global CEO’su Mark Billige, Türkiye’nin cazip bir yatırım destinasyonu olduğunu söyledi. Şirketin Türkiye Ortağı ve Ortadoğu Lideri Mert Terzioğlu da “Gelecek sene, bu seneye göre daha pozitif bir finansal yıl bekliyoruz. Türkiye cazip bir ülke olmaya devam edecek” dedi. Küresel danışmanlık devi: Türkiye yatırım için cazip ülke
Necla DALAN
Simon-Kucher, küresel bir yönetim danışmanlığı şirketi. Tüketici ürünlerinden finansal hizmetlere, sağlık ve yaşam bilimlerinden endüstriyel ürünlere, teknoloji, medya ve telekomünikasyona kadar geniş bir sektör yelpazesinde hizmet veriyor. 31 ülkede iki binden fazla çalışanıyla faaliyet gösteren şirket, ciro yönetimi ve büyüme odaklı stratejilerle şirketlerin uzun vadeli başarılarını sağlamayı amaçlıyor.
Simon Kucher’in Global CEO’su Mark Billige, Simon Kucher Türkiye Ortağı ve Ortadoğu Lideri Mert Terzioğlu, İstanbul Ofisi Yönetici Direktörü ve Türkiye Ortağı Cem Balıkçıoğlu ve Simon Kucher Türkiye Ortağı Okan Çetintürk ile buluştuk. Hem Türkiye’yi hem de önümüzdeki dönemde öne çıkacak sektörleri konuştuk.
Global CEO’su Mark Billige, Türkiye’’nin cazip bir yatırım destinasyonu olduğunu söyledi. Billige, “Bunun birkaç temel nedeni var. Örneğin Türkiye’nin stratejik konumu, Avrupa, Ortadoğu ve Asya pazarlarına erişim sağlıyor, bu da onu ticaret ve lojistik açısından önemli kılıyor. Ayrıca: Türkiye, büyük ve genç nüfusu sayesinde ciddi bir tüketim pazarına sahip. Bu, firmalar için vazgeçilemeyecek bir fırsat alanı yaratıyor. Bu avantajlar sayesinde, birçok firmanın Türkiye’ye yatırım yapma isteği ve burada var olma arzusu devam ediyor” diye konuştu.
Simon Kucher Türkiye Ortağı ve Ortadoğu Lideri Mert Terzioğlu da Türkiye’nin cazip bir ülke olmaya devam edeceğini vurguladı. Terzioğlu, 2025 yılına ilişkin de şu değerlendirmeyi yaptı:
‘SENEYE DAHA POZİTİF BİR FİNANSAL YIL BEKLİYORUZ’
“2025’te bazı sektörlerin daha ön plana çıkacağı, bazılarının ise zorlanacağı doğru. Büyüme gösterecek sektörler, Türkiye’nin mevcut ekonomik dinamikleri ve global gelişmelerle şekillenecek.
Sektörleri genel olarak değerlendirmek yerine, sektörün alt kollarının potansiyelini değerlendirmek daha sağlıklı bir yaklaşım. Katma değerli ürünler satan şirketler kendilerini sektör içerisinde farklı konumlayabiliyor, örneğin otomotiv sektöründe yüksek katma değerli bir ürünler sunuyorsanız bu sizi farklı bir konuma getiriyor.
Benzer farklı bir örnek ise geçtiğimiz sene perakende sektöründe ayrışmış bazı şirketler. Geçmişte döviz kurlarının yükselmesi ile pek çok perakende şirketi sıkıntı yaşamıştı, ancak bazıları da tam tersi oldukça güçlü performans sergiledi.
Gelecek sene, bu seneye göre daha pozitif bir finansal yıl bekliyoruz. Faizlerin düşeceği herkes tarafından beklenen bir konu. Faizlerin düşmesi ise kredi kullanılmasının artmasına ve paraya ulaşmanın kolaylaşmasına neden olacak. Türkiye’de en çok kredinin kullanıldığı sektörler inşaat ve otomotiv sektörleri, bu nedenle bu iki sektörde bir iyileşme bekliyoruz.
Sıkı ekonomi politikalarıyla birlikte, inşaat ve otomotiv sektörlerinin büyüme kaydetmesi bekleniyor. İnşaat sektörü, özellikle konut satışlarını artırarak, beyaz eşya ve inşaat malzemeleri gibi birçok yan sektörü de olumlu etkileyecek. Kredilere erişim kolaylaştıkça, bu iki sektörün Türkiye’de daha da ivme kazanacağı öngörülüyor.”
Terzioğlu, gerçekten değer yaratabilen ve değişime uyum sağlayan şirketlerin büyümeden fayda sağlarken, eski yöntemlerle devam edenlerin büyüme çabalarına rağmen bu yolculuğa kârsız devam edebilleceğine dikkat çekti. Terzioğlu, şöyle devam etti:
“Geleceğe yönelik sağlam planlamalar yapan ve önceki hatalardan ders çıkaran firmalar, yükseliş dönemlerinde daha başarılı olacaktır. Büyümenin yeniden tanımlanması gerektiği kanısındayız. Herkesin büyümeyi farklı yorumladığı bu dönemde, şirketlerin değer yaratan ürünler, yeni alanlar veya yeni pazarlarda büyüme sağlaması önemlidir. Hem ürün hem de pazar çeşitliliğine odaklanmak kritik. Tüm riskleri aynı sepete koymamak, sürdürülebilir bir strateji için temel şartı, bu hem yeni pazarlardan hem de yeni ürünlerden gelmeli.
Türkiye ve yurt dışı pazarları arasında ayrım yapıldığında ise müşterilerin ödeme istekliliği ve bütçelerini doğru yönetmek öne çıkıyor. Gelir yönetimi, fiyatlandırma, promosyon stratejileri ve inovasyon konularında doğru kararlar almak bu süreçte başarıyı belirleyen faktörler olacak.”
YURTDIŞINDA BÜYÜK FIRSATLAR VAR
Son dönemde Türkiye’de çok fazla şirketin yurtdışı açıldığına da değinen Mert Terzioğlu şunları söyledi:
“Bu konuda büyük fırsatlar var. Globalleşme ile ihracatı birbirinden ayırabilmek önemli, global pazarlarda yerelleşmek ve markaları daha güçlendirmek çok önemli. Günümüzde 100’den fazla ülkeye ihracat yapıyoruz mesajı verdiğini görüyoruz, bu mesajlar 2010 yılının başarıları olsa da günümüz için artık geçerli değil. Bugün, şirketler Türkiye’deki sağlam yapılarını nasıl yurt dışına taşıyacaklarını ve nasıl uzun süreli varlık göstereceklerinin yanıtını arıyor. Biz de bu noktada şirketlere rehberlik ediyoruz. Şirketlerin büyüme hedeflerini sadece ihracat odağından çıkarıp, global bir yaklaşıma dönüştürmeleri gerekiyor.”
patronlardunyasi.com