Koç Ailesinin otomobil tutkusu ve Rahmi Koç’un unutulmaz anılarıyla dolu bu içerikte, Türkiye’nin otomotiv tarihine ışık tutan etkileyici hikayeleri keşfedin. Koç’un otomobil sevgisi ve aile mirası hakkında derinlemesine bilgiler edinin.
Patronlar Dünyası’nın haberine göre, yıl 1939; Koç Holding’in kurucusu Vehbi Koç’un oğlu Rahmi M. Koç, o zamanlar sadece 9 yaşındaydı. O dönem, savaşın gölgesinde benzin sıkıntısı yaşanıyordu. Aile, Keçiören’de yaşamaktaydı ve Vehbi Koç, Taşhan’daki (Ulus) yazıhanesine çift atlı bir faytonla gidiyordu. Keçiören’in yokuşlu yolları asfalttı, fakat atlar zaman zaman kayarak zor anlar yaşıyorlardı. Bu zorluğa son vermek için Vehbi Koç, 1937 model bir Plymouth otomobil satın aldı. Bu araba, sabahları Vehbi Koç’u işe götürüyor, gün boyunca taksi olarak çalışıyor, akşamları ise onu evine bırakıyordu.
Rahmi Koç, babasının ilk arabası ile ilgili yaşadığı bir olayı asla unutmadı: “Bir akşam arabaya bindim. Marşa bastım, fakat araba vitesteydi. Şiddetli bir gürültü oldu. Şoför Hüseyin Efendi, şanzımanın dağıldığını söyledi. Ricam üzerine babamdan bunu sakladı. Arızanın arabanın eskiliğinden kaynaklandığına karar verildi.”
Eğitim ve askerliğini tamamladıktan sonra, 1958 yılında Ankara, Maltepe Ford garajında çalışmaya başladı. O yıllarda yedek parça bulmak oldukça zorlayıcıydı ve arabaları tamir etme konusunda sıkıntılar yaşanıyordu. Garajdaki ekibe bir çözüm önerdi: – “1958 modelden daha eski bir arabaya bakmayalım.” Garaj Müdürü İhsan Borand ise şöyle uyardı: – “Patron, Mösyö Bernard’ın (Nahum) hanımının arabası 1952 model. Hepimizi mahveder. Dolayısıyla bu kararı uygulayamayız.”
Rahmi Koç, bir süre sonra merkeze geçerek yedek parça reyonunun sorumluğu pozisyonuna yükseldi. 8 yedek parça bayisi vardı ve hepsi birden 1952 Ford diferansiyeli talep etti. Tam sipariş vermeye hazırlanırlarken, müdürü ve Mösyö Bernard konuya el koydu:
Araştırmalar sonucunda, Dışkapı’daki bir tamirhanede yalnızca bir arabanın yattığı anlaşıldı. Aracın sahibi, bütün parçacıları dolaşmış ve diferansiyel araştırmıştı. Onlar da Koç’a sipariş vermişti. Durum anlaşıldıktan sonra Ford’a sadece bir adet diferansiyel siparişi verilmesiyle yetinildi.
27 Mayıs 1960 darbesi döneminde Ankara Belediye Başkanlığı görevine Tuğgeneral İrfan Baştuğ atandı. Baştuğ, bir karar aldı: – “Bütün taksiler taksimetre takacak.” Sonraki yıllarda Transtürk Holding’i kuran Fuat Süren, İsveçli Haldeks marka taksimetrelerin temsilcisiydi. Rahmi Koç’un kapısını çaldı. Tam 5 bin taksimetre siparişi için anlaşmak üzereyken, Mösyö Bernard yanlarına uğradı: – “Kuzum, bu yönetim bugün var, yarın yok. Gör bak, vazgeçerler. Önce 2 bin adet taksimetre ithal edelim. Talep olursa arkasını getiririz.” Bernard Nahum haklı çıktı; ithal edilen 2 bin taksimetreden sadece 400’ü satılabildi. Taksicilerdireniş gösterdi ve Baştuğ’a, daha üst komuta kademesinden talimat verildi: – “Taksimetre işini durdurun.” Böylece ithal edilen 2 bin taksimetreden 1600’ü ellerinde kaldı ve stoku iki yılda ancak eritebildiler.
Rahmi Koç, bu taksimetre olayını şöyle anımsadı: – “Bana büyük bir ders oldu.”
Rahmi Koç, çocukluğundan ilk çalışmaya başladığı günlere uzanan öyküsünü, Rahmi M. Koç Müzesi’nin 30. yılı vesilesiyle düzenlenen “Beygir Gücü Sergisi” üzerine hazırlanan iki kitabın önsöz yazılarında anlattı:
Rahmi Koç, çalışma hayatının büyük bölümünün otomotiv sektöründe geçtiğini belirtti: – “Otosan’ın kuruluşunda makineler almak için Detroit’e o vakit müdür muavinimiz olan Hüseyin Sermet Bey ile gittik. Orada bir ay kaldık. Boş vakitlerimde Henry Ford Müzesi’ne giderdim. Oradan esinlendim ve bugünkü müzeyi kurdum.” Ayrıca Tofaş’ın kuruluşunda da müzakerelere katıldığını kaydetti: – “Gianni Agnelli ve Umberto Agnelli ile uzun seneler ahbaplığım oldu. Şimdi aynı ailenin patronu John Elkann ile dostuz. Fabrikaların temel atmalarından tutun, idarelerinde bulunup başkanlıklarını yaptım.”
Ardından ekledi: – “Otomobil merakı ailemizden geliyor. Öyle ki DNA’mıza işlemiştir.”
“Beygir Gücü Sergisi”, Rahmi M. Koç Müzesi ziyaretçi trafiğini epeyce artıracak potansiyele sahip gibi görünüyor…
Rahmi Koç, “Beygir Gücü, Rahmi M. Koç Koleksiyonundan At Figürleri” kitabının önsözünde babası Vehbi Koç ile ilgili bir anısını paylaştı: – “Babam çok çalışırdı. Hatta 1930’larda depresyona girmiş, Viyana’da meşhur bir profesöre gitmiş. O da, ‘Senin kafan çok çalışmış. Vücudun hiç çalışmamış. O yüzden bu hale gelmişsin’ demiş. Vücudunun çalışması için üç spor önermiş: Av, tenis ve at. Babam üçünü de denemiş, atta karar kılmış. 80 yaşına kadar ata bindi.”
At sevgisini babasının kendisine aşıladığını belirten Rahmi Koç, – “Ben de 25 sene ata bindim. Üç sene Ankara Atlı Spor Kulübü başkanlığı yaptım. At binmenin bir tekniği vardı ki o da hayvanla bütünleşmektir.” Bir süvari albay, – “Atın gemine 150 gramdan fazla yük vermeyeceksin, hayvanın ağzını rahatsız etmeyeceksin.” derdi.
Ata binmeyi bırakmasının nedenini şöyle açıkladı: – “Çünkü, gerek İstanbul’da gerekse Ankara’da arazi ve tepeler kalmadı, her taraf inşaatla doldu.”
Atların özel, askeri, mitolojik ve arkeolojik açıdan tarihte çok önemli bir yeri olduğunun altını çizen Rahmi Koç, – “Bundan dolayı müzemizin 30. yılını bir proje ile kutlayalım derken aklıma ‘Beygir Gücü/Horsepower’ teması geldi.”
Rahmi Koç, “Beygir Gücü” sergisiyle ilgili kitabın önsözünde, arabasını vapurda tanımadığı bir adama satma hikayesini de paylaştı: – “1964 model Mercury marka bir spor arabam vardı. Günlerden Cuma, yazıhaneden çıktım. Arabalı vapura bindim, eve gidiyorum. Eli yüzü düzgün bir adam yanıma geldi ve ‘Arabayı bana satar mısın?’ dedi. Şoke oldum, hayretler içinde kaldım. Olmayacak bir fiyat söyledim. Adam, ‘Tamam’ dedi. Çek yazıp uzattı. Anahtarı verdim. Taksiye binip eve gittim. Pazartesi günü çeki bankaya verdik. Karşılığı varmış. Arabayı vapurda satmış oldum.”
Rahmi Koç’un Ankara’daki Ford’da çalıştığı günlerde “patronum” diye hitap ettiği Bernard Nahum, otomobil ithal etmenin aşamalarını anlatmasını istedi. Rahmi Koç, süreci şöyle özetledi: – “Eğer müşteri varsa, ne istediğini biliyorsak ona göre sipariş veririm. Yoksa, satılabilir bir model seçer, sipariş ederim. Hattan indirilmesini talep ederim. Sonra arabayı New Jersey’e taşıtır, gemiye yükletip, Haydarpaşa’dan alır, servisini yaparım. Ankara’ya getirir, temizliğini yaptıktan sonra müşterisi varsa ona veririm, yoksa vitrine koyar, bir gelene satarım.” Bernard Nahum, Rahmi Koç’u dinledikten sonra sordu: – “Tamam mı, hepsi bu kadar mı?” Rahmi Koç yanıtladı: – “Tamam efendim…” Bernard Nahum, bağırdı: – “Ya tahsilat kuzum?”
Rahmi M. Koç’un kendi adını taşıyan müzesinin 30. kuruluş yıldönümü vesilesiyle düzenlenen “Beygir Gücü” sergisinin açılışına; İstanbul Valisi Davut Gül, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu, Beyoğlu Kaymakamı Atakan Atasoy ve Beyoğlu Belediye Başkanı İnan Güney katıldı. Rahmi Koç’un davetlileri arasında dikkat çeken isimler arasında ise Hikmet Çetin, Hüsamettin Özkan, İlhan Kesici, Aydın Doğan, Arzuhan Doğan Yalçındağ, Semahat Arsel, Tahire Demircan, Ömer Dinçkök, Cem Boyner, Ümit Boyner, Rona Yırcalı, Haldun Dormen, Prof. Ahmet Kırman, Fikret Öztürk, Nurten Öztürk, Kutsan Çelebican, Atıl Kutoğlu, Cem Kozlu, Tayfun Bayazıt, Tezcan Yaramancı, Cevza Başman, Levent Çakıroğlu yer aldı.
Ekrem İmamoğlu, Rahmi M. Koç Müzesi’nin sıklıkla uğradığı bir adres olduğunu belirtti: – “Rahmi M. Koç Müzesi, Haliç’e büyük değer kattı. Feshane, Tersane İstanbul, Haliç Tersanesi derken Haliç, dünyada kültür-sanatla öne çıktı.” İmamoğlu, müze müdürünün Beyoğlu Belediyesi’ne yaptığı başvuruyu paylaştı: – “Müze Müdürü, Hasköy Caddesi’nin adının ‘Rahmi Koç Caddesi’ olarak değiştirilmesi başvurusunda bulunmuştu. Beyoğlu Belediyesi Meclisi, bu talebi kabul etti.” İmamoğlu, açılışta Rahmi Koç’a adının bulunduğu cadde tabelası hediye etti: – “Adınızın bulunduğu plaka caddeye daha önce konuldu. Müzenin 30’uncu kuruluş yıldönümü vesilesiyle bir tabela da hatıra olarak size vermek istedik.”
Kaynak: Patronların Dünyası