Hürriyet Futbol Konseyi’nde Beşiktaş, Galatasaray ve Fenerbahçe’nin güncel performansları, transfer stratejileri ve sezon hedefleri üzerine detaylı değerlendirmeler. Futbol tutkunları için kaçırılmayacak analizler!
Patronlar Dünyası’nın haberine göre; Hürriyet’ten Fırat Aydınus, Uğur Meleke, Güntekin Onay ve Mehmet Arslan, Futbol Konseyi’nde haftanın olaylarını değerlendirdi. İşte değerlendirmelerin ayrıntıları:
Icardi’nin yokluğu Okan Buruk’u arayışlara sürüklüyor. Bodrum maçındaki Galatasaray’ı beğenmedim. Rakip alan baskısı ve coşkusundan çok uzaktı. Volkan Demirel’in yeni devraldığı Bodrum’un direnci de etkiliydi. Rakip 10 kişi kalmasa belki de skoru bulamayacaktı Galatasaray. Ama öyle bir forvet hattı var ki, şapkadan tavşan çıkarıyor. Bodrum maçı takımda gerileme olduğu hissi verdi. En ufak bir takılma onları strese sokar.
Galatasaray’ın üçüncü sezonu yarılayan istikrarlı bir çizgisi var. Bunun için Buruk ve futbolcuları tebrik etmek gerek. Ancak Buruk’un dizilişi fazla kurcaladığı kanaatindeyim. Süper Kupa ikinci yarısında 4-4-2’ye dönüş, Young Boys ve Kasımpaşa maçlarının sonuçları ortada. Üçlü savunmayla Elfsborg’dan 3, Samsun’dan 2 gol yenen maçlarda savunma sıkıntıları vardı. Bodrum maçı ilk yarısındaki görüntü de iyi değildi.
Galatasaray kötü oynarken de kazanıyor. Ülkemizde görüşler sonuca endeksli olduğundan, takım kazandıktan sonra ne sistem ne de oyun pek sorgulanmaz. Ama şu bir gerçek; şampiyonluk yolunda en önemli adımların atıldığı maçlar, iyi oynamadan kazandığın maçlardır. Kazanmak için ise gol atmak gerekir. Galatasaray golcü konusunda en efektif takım. Icardi yoksa Osimhen’i, o da yoksa Batshuayi’si var.
Galatasaray Bodrum 10 kişi kalmasa maçı kazanır mıydı, bu sorunun cevabını vermek tabii ki mümkün değil. Ancak o maçtaki koşullardan dolayı oyuncuların konsantrasyonunun düşük olduğunu gördük. Takımlar zaman zaman böyle maçlar oynar. Önemli olan bu günlerde 3 puandır. Buruk’un 3’lü savunma kurgusu Icardi ve Osimhen’i beraber oynatabilmek açısından mantıklıydı. Ancak çift santrfor oynamayacaksa 3-1-4-2’ye gerek yok.
Beşiktaş net bir şekilde görülüyor ki, sıkı çalışmıyor. Sezon başındaki tempo, dinamizm ve form yok. Son bir aydır düşüş çok keskin oldu. Kolay kolay gol yemeyen takım artık pres yapamıyor, baskıya karşılık veremiyor, pozisyon üretmekte de güçlük çekiyor. Duran topları ne savunabiliyor ne de kullanırken etkili olabiliyor. Maçların ikinci yarısında belirgin bir düşüş var. Bütün bunlar gösteriyor ki, antrenman temposu yeterli düzeyde değil. Milli arada 5-6 gün izin yapmak nedir! Yaşanan bu düşüşün sorumlusu kesinlikle Van Bronckhorst ve ekibi. Saha içi organizasyonu hem top ayağında iken hem de rakipteyken çok eksik. Beşiktaş iyi çalıştırılmıyor.
Kendi evinde ilk 10 dakikada 2-0 öne geçtiğin bir maçı 4 gol yiyerek kaybediyorsan, son 2 iç saha müsabakasında 7 gol yiyorsan ve Beşiktaş olarak ligin henüz 3’te 1’i tamamlanmışken lider ile aranda 13 puan fark oluşup 6. sırada yer alıyorsan; bunun sorumlusu seçimde ve sezon başında en yüksek perdeden vaatleri sıralayan yönetimdir, oynattığı bu oyun ile gidişata çare bulamayan teknik adamdır ve sahada bu skorlara isyan etmeyen, reaksiyon göstermeyen, mücadele vermeyen futbolculardır.
Bir takımda işler kötü gidiyorsa en büyük sorumlu teknik direktördür. Sezon başı neredeyse sıfırdan kuruldu bu takım. Yeni transferler, yeni hoca ve yeni bir yönetimle. Harika bir futbolla Süper Kupa maçında Galatasaray’ı yendikten sonra hem takım olarak hem de bireysel anlamda gelişme gösteremediler. Göztepe Teknik Direktörü Stoilov, “Duran toplarda Beşiktaş’ın zaafını biliyorduk” derken dersine ne kadar iyi çalıştığını gösteriyor aslında. Van Bronckhorst mu? Göztepe’nin bu planına hiçbir önlem almadan, “Üçüncü golden sonra disiplini kaybettik” açıklaması yaptı. Bu iki açıklama bile kötü gidişi özetliyor bize.
Ana sorumlu elbette Van Bronckhorst… Elinde orijinal sol kanat Bahtiyar Zaynutdinov varken Masuaku’yu önde başlattı. Zaynutdinov’un bu sezon Beşiktaş’ta toplam aldığı dakika sayısı 5’ken, milli takımda 480 dakika oynamış. Ve ısrarla görmezden geliyor Zaynutdinov’u. Ayrıca Beşiktaş’ın bu sezon kornerden bulduğu gol sayısı 1. Göztepe tek maçta iki korner golü attı Beşiktaş’a. Eğer Van Bronckhorst İngiltere’de çalışıyor olsaydı, tribünler ona “Ne yaptığının farkında değilsin” tezahüratı yapardı. Bence ne yaptığının farkında değil Hollandalı.
Fenerbahçe için sanırım kırılma anı AZ Alkmaar deplasmanı oldu. Mourinho’nun sabit fikirli oyuncu seçimleri ve pragmatik yaklaşımı Alkmaar’da iflas etti; o günden sonra farklı sporculara yöneldi. Sivas ve Kayseri maçlarında taze şanslar verdiği Mert Hakan Yandaş, Oğuz Aydın gibi oyuncular yıldızlaştılar ve gözleri parlayan bu sporcu grubu 180 dakikada 10 gol attı. Bu 180 dakikanın bir numaralı yıldızı Mert Hakan’dı. Ayrıca Avrupa listesine Oğuz’un değil Cengiz Ünder’in yazılmasının da ne kadar büyük bir hata olduğu ortaya çıktı.
Beşiktaş için söylediklerimin tam tersine şu görülüyor ki, Fenerbahçe Jose Mourinho tarafından sıkı çalıştırılıyor. Oyuncu grubunun kazanma arzusu yüksek. Forma rekabeti arttıkça takımın oyunu da daha güçleniyor. Mert Hakan Yandaş ve Oğuz Aydın’ın performansları, ayrıca Samet’in de iyi oyunu bunun göstergesi. Mourinho haftalar geçtikçe ligi ve takımını daha iyi tanıyor. Oyuncularını asla boş bırakmıyor ve ipleri güçlü bir şekilde elinde tutuyor. Fenerbahçe’nin şu anda tek sorunu En-Nesyri’nin istenen seviyeye ulaşmaması.
Oğuz Aydın’ın “Ben buradayım” mesajı verdiği maçta Fenerbahçe, taraftarına bir ara Samsun ve Göztepe maçlarını hatırlatsa da pabuç pahalı diyerek silkelenip 6 gol atarak farklı kazandı. Kanarya gerek Sivasspor maçı ve gerekse Kayserispor deplasmanında beklenen üst düzey oyunu gösteremese de iki karşılaşmada toplam 10 gol atarak bol gollü galibiyetler izlettirdi. Fenerbahçe’deki en önemli pozitif gelişme, ilk defa Süper Lig’de ilk 11 oynayan Oğuz Aydın ve Mert Hakan Yandaş’ın gösterdikleri parlak performansla ön plana çıkmalarıydı.
Nihayet diyebileceğim kalitede bir Fenerbahçe izledim. Bunda en büyük etken 11’de yer alan yerli oyuncuların farkı ve adanmışlığı. Mert Hakan Yandaş ve Oğuz Aydın, fark yaratan isimlerin başındaydı. Rakipten hep 1 adım önde müdahale ettiler topa. Bu reaksiyon oyun kalitesini yukarı çekti. Oğuz Aydın için küçük bir not düşmek isterim. Attığı o iki golü unutmalı, hiç atmamış gibi devam etmeli çalışmaya. 3-4 hafta önce “Mourinho bir şeyler hazırlıyor” demiştim. Sanırım ikinci devre çok daha farklı bir Fenerbahçe izleyeceğiz.
Saha zemini, rakip direnci, soğuk ve yağmurlu hava… Vesaire… Vesaire.. Kolay maç, kolay rakip duygusu bozdu bizi. Sadece futbolcuları değil, teknik direktör Vincenzo Montella’yı da. “Başarı gibi başarısızlıkta da teknik adam sorumlu” demiştim. Montella milli takımın başına geçtiği ilk günden bu yana ilk kez kötü bir sınav verdi. Karadağ maçına hiç de iyi hazırlanamadığımız ortaya çıktı. Macaristan ile oynayacağımız play-off maçı (hiç istemem ama) İtalyan teknik direktör için son maçı olabilir.
Ben milli takımımızın Uluslar Ligi’ni, özellikle de son Galler-Karadağ maçlarını doğru ele alamadığını düşünüyorum. Dünya Kupası play-off fırsatının galiba kimse farkında değildi. Grubu lider bitirsek çok büyük ihtimalle 4 play-off biletinden birini cebe koymuştuk. Dikkatimi çeken ikinci konu da Türkiye’nin bir milli takım stadının olmaması. Ben Gürsel Aksel’deki İzlanda maçının havasına bayılmıştım. Küçük ama çok iyi bir atmosfer yaratıyorlar. Ben iç saha maçlarımızın çoğunlukla İzmir’de oynanması taraftarıyım.
Karadağ maçı bizim için büyük hayal kırıklığı. Galler’i yenmiş olsak Karadağ karşısında kaybetme lüksümüz vardı. Çok önemli olan grup liderliğini, 5 maçta sıfır puan almış Karadağ karşısında ellerimizle Galler’e hediye ettik. Arda Güler, Kerem Aktürkoğlu, Kenan Yıldız, Orkun Kökçü gibi yurt dışında yıldızı parlayan oyuncularımız varken, Karadağ maçında aldığımız yenilginin izahı yok. O koşullarda Yunus Akgün yerine sağ kanatta Barış Alper Yılmaz tercih edilebilirdi. Ancak Vincenzo Montella ne yazık ki Barış Alper’i sürekli santrforda kullanıp adeta heba etti. Montella santrfor sorununu bir türlü çözemedi, Adana Demirspor’daki 4-6-0 formasyonunu da milli takıma enjekte edemedi.
Elde böyle bir jenerasyon varken ve grupta bu takımlarla mücadele ederken A Ligi’ne direkt çıkmamız gerekiyordu. Bu gruptan lider çıkmak, play-off’ta Macaristan ile oynayıp A Ligi’ne yükselmekten daha kolaydı. Hava şartları ve zemin nasıl olursa olsun, daha önce oynadığı tüm müsabakaları kaybeden ve bizim maça kadar 1 gol atıp 8 gol yiyen Karadağ’dan 3 gol yemenin izahı olamaz. Bu grupta ikinci olup play-off oynayacak olmamız, kabul edilebilecek bir durum değil.
Kaynak: Patronların Dünyası