HPV’ye maruz kalmadan bağışıklık kazanmak için tüm dozların ilk cinsel temastan önce önerilmektedir. Hem kızlar hem de erkekler için 11 veya 12 yaşlarında aşı yapılmaktadır. 9 – 15 yaş arasında 2 doz, 15 yaşından büyüklerde ise 3 doz aşı uygulanması önerilmektedir. Aşı, çoğu rahim ağzı kanserine ve genital siğillere neden olan HPV türlerine karşı koruma sağlar; ancak, daha az yaygın HPV türlerine karşı koruma sağlamadığı için aşılamaya rağmen düzenli jinekolojik tarama gerektiğini hatırlatmakta fayda vardır..
HPV virüsüne karşı uyarıda bulunan Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Dr. Semavi Ulusoy “Rahim ağzı kanseri vakalarının yüzde 80’inden fazlasında bu virüs rol oynar. Korunmak için 9-11 yaş arasındaki kız ve erkek çocukların aşılanması önerilmektedir” dedi.
Acıbadem Eskişehir Hastanesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Dr. Semavi Ulusoy, tüm dünyada çok yaygın görülen İnsan Papilloma Virüsü (HPV) hakkında bilgi vererek 200’den fazla türü olan bu virüsün yaklaşık 40 türünün genital bölgede enfeksiyonlara, bazı türlerinin de el, ayak, ağız veya boğazda siğillere neden olabileceğini söyledi.
Genital HPV türlerinin rahim ağzı kanserine yol açabilme ihtimaline göre “düşük riskli” veya “yüksek riskli” olarak gruplandığını belirten Dr. Ulusoy “Düşük riskli türler genital siğillere (kondilom) neden olabilir. En sık görülen düşük riskli türler HPV 6 ve 11’dir. Yüksek riskli kabul edilen 12 adet tür vardır: HPV 16, 18, 31, 33, 35, 39, 45, 51, 52, 56, 58 ve 59. Bu türler, rahim ağzı kanseri yanı sıra vulva, vajina, anüs ve penis kanserleri ile ilişkilidir. Rahim ağzı kanseri vakalarının yüzde 80’den fazlasında HPV 16 ve/veya 18 tespit edilmektedir” diye konuştu.
“Bağışıklık sistemi genellikle vücudu 2 yılda temizler”
Dr. Semavi Ulusoy, genital siğillere sebebiyet veren HPV türlerinin kansere neden olabilen türlerle aynı olmadığına dikkat çekti. Ancak bununla birlikte, siğil varsa, kansere neden olabilecek HPV türlerine de maruziyet söz konusu olabileceği için, dikkatli değerlendirme gerektiğini ifade etti.
Cinsel olarak aktif olan çoğu insanın hayatının bir evresinde HPV ile karşılaştığına değinen Dr. Ulusoy “On vakanın dokuzunda, vücudun bağışıklık sistemi, HPV enfeksiyonunu kendiliğinden, herhangi bir tedavi olmadan ortadan kaldırarak iki yıl içinde temizler. Bu durum düşük riskli türlerde daha yüksek oranda görülmekle beraber, yüksek riskli türlerde çok daha nadirdir” dedi.
“Yıllar sonra bile ortaya çıkabilir”
Genital HPV’nin, enfeksiyonu olan biriyle cinsel ilişki sırasında deri teması yoluyla kolayca yayılabileceğini belirterek ilişki sırasında kullanılan prezervatif ve diğer lateks bariyerlerin, bulaşmayı tamamen önleyemediğini söyleyen Dr. Ulusoy “HPV’li çoğu insan, belirti göstermediği için virüse sahip olduğunu bilmez, ancak yine de virüsü başka birine bulaştırabilir. HPV’nin düşük riskli türleri, vulvada (dudaklar dahil), vajina veya anüste, penis, testis, kasık veya uylukta siğillere neden olabilir. Ten renginde, pembemsi veya beyaz küçük kabarcıklar olarak ortaya çıkan siğiller, HPV’ye maruz kaldıktan birkaç hafta, birkaç ay hatta yıllar sonra bile ortaya çıkabilir” dedi.
“Tedavi, siğilin boyutu, yeri ve sayısına göre belirlenir”
HPV için kesin bir tedavi olmadığını ancak siğiller kendiliğinden geçmezse ilaç tedavisi veya büyük lezyonların dondurulması ya da yakılması şeklinde cerrahi tedavi uygulandığını anlatan Dr. Ulusoy “Tedavi edilmezse, genital siğiller kaybolabilir, değişmeden kalabilir, boyut olarak büyüyebilir ya da sayıca artabilir. Tedavi yöntemi seçiminde siğillerin boyutu, yeri ve sayısı önem arz ederken tedavi sırasında siğillerdeki değişiklikler, hasta tercihi ve tedavinin yan etkileri göz önünde bulundurulur” diye konuştu.
“Anormal hücre oluşumuna sebep olabilir”
HPV’nin yüksek riskli türlerinin anormal hücre oluşumuna yani displaziye neden olduğuna değinen Dr. Ulusoy displazinin en yaygın görüldüğü yerin rahim ağzı olduğunu, vajina, vulva ve anüs gibi diğer bölgelerde daha az görüldüğünü ifade etti. Displazinin, kanser olmadığını ancak tedavi edilmezse kansere dönüşebileceğine işaret eden Dr. Ulusoy sözlerini “Bu nedenle, displazili hücrelere bazen ‘prekanseröz hücre’ yani kanser öncüsü hücre denir. Displazi ve rahim ağzı kanseri için tarama, erken prekanseröz değişikliklerin tespiti ve önlenmesi açısından hayati öneme sahiptir. Tanı için pap smear testi yapılır. Anormal bir rahim ağzı kanseri tarama testi, enfeksiyon, displazi veya kanser belirtisi olabilir ve yakından takip edilmelidir. Bu gibi durumlarda rahim ağzını daha yakından inceleyen kolposkopi ve biyopsi gerekebilir. HPV testi, smear testi ile birlikte, kansere ve prekanseröz durumlara yol açabilecek yüksek riskli HPV türlerini aramak için kullanılabilir” diye sürdürdü.
“Hem kızlar hem de erkekler aşılanmalı”
HPV’den korunmak için aşılamanın esas olduğunun altını çizen Dr. Ulusoy “9 ila 45 yaş arası için 3 farklı aşı kullanımını onaylamıştır: İkili aşı olarak bilinen bu aşı, HPV 16 ve 18’e karşı bağışıklık sağlar. Dörtlü aşı, HPV 6, 11, 16 ve 18 tiplerine karşı koruyucudur. Dokuzlu aşı ise dörtlü aşıdaki türlere ek olarak 5 adet daha yüksek riskli tür dahil edilmiştir” dedi.
HPV’ye maruz kalmadan bağışıklık kazanmak için tüm dozların ilk cinsel temastan önce önerildiğinden bahseden Dr. Ulusoy hem kızlar hem de erkekler için 11 veya 12 yaşlarında aşı yapılmasını; 9 – 15 yaş arasında 2 doz, 15 yaşından büyüklerde ise 3 doz aşı uygulandığını söyledi. Aşının, çoğu rahim ağzı kanserine ve genital siğillere neden olan HPV türlerine karşı koruma sağladığını; ancak, daha az yaygın HPV türlerine karşı koruma sağlamadığını da sözlerine ekledi. Bu nedenle, aşılamaya rağmen düzenli jinekolojik tarama gerektiğini hatırlattı.
Kaynak: Doktor Sitesi