Gelecek Partisi Genel Başkan Yardımcıları, Antalya’da gerçekleştirdikleri önemli toplantıda parti politikaları ve gelecek stratejileri üzerine kapsamlı görüşmeler yaptı. Toplantının detayları ve alınan kararlar için hemen tıklayın!
Antalya Körfez gazetesinin haberine göre; geçtiğimiz Cuma günü (06.12.2024) Gelecek Partisi’nin iki Genel Başkan Yardımcısı Antalya’da önemli bir ziyarette bulundu. Ziyaret programları çerçevesinde basın mensuplarıyla bir araya geldiler. Yapılan toplantıda, partilerinin politikaları ve yürüttükleri çalışmalar hakkında bilgi verdiler. Ekonomi başta olmak üzere, mevcut AK Hükümeti’ne yönelik eleştirilerde bulundular. Ancak esas tartışmalar, başkan yardımcılarının sunumlarının ardından başlayan soru-cevap bölümünde yoğunlaştı. Bu kısımda gazetecilerin soruları, gündemin belirleyicisi oldu.
Özellikle kayyum meselesine karşı çıktıklarını vurguladılar. Ayrıca, tarikatların durumuna da dikkat çekerek, 1925 tarihli ve 655 sayılı ‘Tekke ve Zaviyelerin Kapatılması Hakkında Kanun’un uygulanmasını ve bu yapıların kapatılmasını istediklerini belirttiler. Bu ifadeler, Gelecek Partisi’nden beklenmeyen bir çıkış olarak değerlendirildi. Ancak asıl tartışma, Suriye sorunu etrafında şekillendi.
Ahmet Davutoğlu’nun, Suriye’deki durumu derinlemesine etkileyen sürecin fikir babası ve ana mimarı olduğu gerçeğini kabul etmediklerini ifade ettiler. Suriye sürecinin, Büyük Ortadoğu Projesi’nin (BOP) bir parçası olduğunu vurgularken, Tayyip Erdoğan’ın ‘BOP Eşbaşkanı’ olduğunu dile getirdiler. Ancak bu cümleyi kurarken, Erdoğan’ın bu ifadeleri kullandığı dönemdeki Dışişleri Bakanı Danışmanı’nın Ahmet Davutoğlu olduğunu göz ardı ediyorlar. Hatırlatıldığında ise, ‘her danışmanın sözü dinlenir mi?’ gibi anlamakta zorlandığımız cümleler kurdular.
Gelecek Partisi temsilcileri, izledikleri tek yolun Mustafa Kemal Atatürk olduğunu savunuyorlar. Ancak, Cumhuriyet’in ‘yurtta barış, dünyada barış’ ilkesine dayanan dış politika anlayışının, ‘stratejik derinlik’ adı altında nasıl değiştirildiğini, ‘komşularla sıfır sorun’ anlayışından başlayarak ‘değerli yalnızlık’ noktasına nasıl geldiğini göz ardı ediyorlar. Suriye’nin yıkımına giden yolda, Antalya’da yapılan Suriye muhalefeti toplantısının önemli bir adım olduğunu ve o dönemde Dışişleri Bakanı’nın yine Ahmet Davutoğlu olduğunu hatırlamıyorlar.
“Emevi Camisi’nde öğle namazı kılma” ifadesinin, Davutoğlu tarafından değil de Tayyip Erdoğan tarafından dile getirildiğini hatırlatıyorlar. Ancak, IŞİD yanlılarının ‘öfkeli gençler’ olarak tanımlanmasının da Davutoğlu’na ait olduğunu unutmuyorlar. Türkiye’de, sadece vatandaşlık bağının geçerli olmasını, etnik köken, mezhep gibi ayrıştırıcı unsurların olmaması gerektiğini savunuyorlar; fakat Suriye’de yürürlüğe sokulan ‘mezhepçi BAAS rejimi’ ifadesinde Davutoğlu’nun katkısını görmezden geliyorlar.
Ayrıca, Davutoğlu’nun Dışişleri Bakanı olduğu dönemde, onun üstünde Başbakanın, Cumhurbaşkanının ve Milli Güvenlik Kurulu’nun olduğunu belirterek, Suriye’nin dağılmasındaki rolünü küçültmeye çalışıyorlar. Oysa, geleneksel Türk dış politikasındaki kırılmanın ‘Stratejik Derinlik’ gibi iddialı bir söylemle ‘yeni Osmanlıcılık’ rotasına girmesinin ana sorumlusunun Ahmet Davutoğlu olduğunu biliyoruz. Ne yazık ki, artık Suriye Arap Cumhuriyeti diye bir devlet yok ve Türkiye’yi önümüzdeki süreçte, bölünme ve çatışmaların da içinde bulunduğu zorlu zamanlar bekliyor.
Fırat’ın doğusunda PYD aracılığıyla Amerika’ya, batısında ise HTŞ aracılığıyla İsrail’e komşu olan bir Türkiye ile karşı karşıyayız. Halep’e “82. İl” diyenler, aslında emperyalizmin kök saldığı ve insanların birbirini kırdığı bir coğrafyanın savunuculuğunu yapıyorlar. Gelecek Partililer, bu sürecin müsebbibinin Ahmet Davutoğlu olduğunu bir türlü kabul etmiyorlar.
Kaynak: Antalya Körfez