Antalya’da art arda meydana gelen depremler, bölgenin tarihini ve yapısını nasıl etkiledi? Bu yazıda depremlerin nedenleri, sonuçları ve Antalya’nın tarihsel süreçteki yeri inceleniyor. Detaylar için okumaya devam edin!
Antalya’nın Gazipaşa ilçesi açıklarında geçtiğimiz günlerde meydana gelen 4.8 büyüklüğündeki depremin ardından, bölge halkı büyük bir panik yaşadı. Depremin merkez üssü, yerin 34 kilometre derinliğinde kaydedildi. Depremin ardından birçok vatandaş, güvenlik amacıyla sokaklara döküldü. Otellerdeki misafirler de kendilerini dışarı attı. Bu sarsıntı, Alanya, Manavgat ve Serik ilçelerinde de hissedildi. Ancak, bu depremin üzerinden yalnızca 4 gün geçtikten sonra, aynı bölgede bir başka sarsıntı daha meydana geldi. Gazipaşa ilçesinde 32.69 kilometre derinlikte kaydedilen 4.6 büyüklüğündeki bu deprem, şehir merkezinde ve çevre ilçelerde de hissedildi. Kısa süreli bir panik yaşanırken, yapılan saha taramalarında herhangi bir olumsuz durumla karşılaşılmadı.
Antalya’da antik çağlardan günümüze kadar meydana gelen depremleri araştıran Uzman Tarihçi Çağrı Yılmaz, 4 gün arayla yaşanan bu depremleri, büyük yıkıma neden olan Hatay depremi ile ilişkilendirdi. Yılmaz, Hatay, Kahramanmaraş ve Adana bölgelerinde yaşanan büyük depremlerin ardından Antalya’da da depremlerin meydana geldiğini kaydetti. Tarih boyunca yaşanan depremler sonrası oluşan tsunamilerin, 3 antik kentin sular altında kalmasına neden olduğunu hatırlattı.
Antalya Körfez Gazetesi muhabiri Ertuğrul Gün‘ün haberine göre, Antalya’da meydana gelen depremlerde büyük yıkımlar tespit eden Yılmaz, “Araştırmalarımda Antalya’nın deprem tarihinin oldukça yüzeysel incelendiğini gördüm. Arşiv belgeleri ve Antalya’yı ziyaret eden seyyahların notları, yalnızca Osmanlı arşivine değil, Ermeni kaynaklarına da dayanarak çok sayıda deprem kaydedildiğini ortaya koyuyor. Çalışmalarıma antik çağlardan başladım. İlk olarak, Antalya’da depremi Karain Mağarası’nda kaydediyoruz. Bu depremde, üzerine kaya parçası düşerek hayatını kaybeden bir kadın cesedi bulunmuştur. Ayrıca, Rodos merkezli bir Akdeniz depremi sonucunda Myra Antik Kenti, Simena ve Aperlai antik kentlerinin tsunami nedeniyle denizin altında kaldığını görüyoruz.” dedi.
Yılmaz, Bizans İmparatorluğu kaynaklarında 500’lü yıllarda Antalya’da meydana gelen başka bir deprem kaydının bulunduğunu belirtti ve “Bu depremde özellikle can kayıplarının yaşandığı açıkça belirtiliyor. Günümüze yaklaştığımızda, 1222 yılında Kıbrıs’ta meydana gelen bir depremin de Antalya’yı derinden etkilediğini görüyoruz. Daha yakın tarihlerde, 1468 yılında ufak çaplı bir deprem kaydedilmiş. Bugünkü liman bölgesinde gerçekleşen büyük bir depremde, Leonardo da Vinci kendi notlarında denizin yarıldığını ve 3 saat boyunca yok olduğunu kaydetmiştir. Antalya’nın en büyük depremi 1741 yılında Rodos merkezli olarak gerçekleşmiştir ve bu deprem, Finike bölgesinde büyük yıkımlara yol açmıştır. Bu depremin yaraları sarılmadan, 1743 yılında bir başka büyük deprem meydana gelmiştir. Depremlerin şiddeti kesin olarak ölçülemiyor, ancak 7’nin üzerinde olduğu tahmin ediliyor. Fransa Büyükelçiliği, bu durumu not etmiştir. Bu depremde, konsolosluk yıkılmış ve konsolos hayatını kaybetmiştir.” ifadelerini kullandı.
Yılmaz, 1926 yılında Antalya’da yine büyük bir depremin meydana geldiğini belirterek, “Belgeleri incelerken, Türkiye’nin tarihsel sismik yapısını da araştırdık. İlginç bir detayla karşılaştık. Yakın zamanda yaşanan büyük Kahramanmaraş depremine tarihsel açıdan bakmak istediğimizde, araştırmamızda bu bölgede meydana gelen 3 büyük depremin ardından Antalya’da 3 ve 15 yıllık zaman aralıkları ile büyük depremler yaşandığını gördük. Örneğin, 526 yılında meydana gelen Hatay depreminden 17 yıl sonra Antalya’da büyük bir deprem gerçekleşiyor. 1222 yılında meydana gelen Kıbrıs depreminden 10 yıl önce Adana ve Hatay bölgesinde büyük bir depremin olduğu kaydedilmiştir. Yakın zamanda, 1738 yılında Malatya, Hatay ve Adana bölgelerini etkileyen ciddi bir depremin ardından 3 yıl içinde 1741 yılında Antalya’da başka bir deprem meydana geliyor. 1743 yılında gerçekleşen çok büyük bir deprem ile ilgili de 3 farklı noktada tespitler yaptık.” dedi.
4 gün arayla meydana gelen bu iki büyük depremi değerlendiren Yılmaz, “Deprem tahminlerinde kullanılan yöntemlerden biri de tarihsel depremleri incelemektir. Tarihi depremlerin genetik yapısını incelediğimizde, depremlerin tekrarlanabileceği öngörüsü ortaya çıkıyor. Bu bağlamda, büyük Hatay ve Malatya depremlerinin ardından biriken enerjinin ya Ölüdeniz ya da Helen fayına kayabileceği düşünülüyordu. Gazipaşa ve Alanya’daki depremlerin, Antalya Körfezi’ne doğru kaydığı gözlemleniyor. Eğer bu kayma devam ederse ve Antalya’ya daha yakın bölgelerde deprem olursa, bu durum daha yıkıcı sonuçlar doğurabilir. Bunun örneğini 1741 yılında yaşamıştık. Uzun yıllar boyunca böyle büyük bir deprem olmamıştı. Bugün Antalyalıların ‘Kadın Yarı’ olarak bildiği yer aslında bir fay hattıdır ve Güver Uçurumu’na kadar devam etmektedir. Benzer bir deprem olursa, özellikle falezler üzerindeki yapıların denize kayma ihtimali oldukça yüksektir.” diyerek açıklamalarına son verdi.
Kaynak: Antalya Körfez