Anadolu Parsı, Türkiye’nin benzersiz doğal mirasıdır ancak nesli tehdit altındadır. Bu makalede, Anadolu Parsı’nın korunması, yaşam alanları ve karşılaştığı tehlikeler hakkında bilgi edineceksiniz. Hayvanın geleceğini keşfedin!
Antalya Körfez gazetesinin haberine göre, Türkiye’de neslinin tükendiği sanılan Anadolu parsı, 2019 yılında ilk kez görüntülenmesiyle birlikte yeniden keşfedildi. Fotokapanlarla yürütülen çalışmalarda, şu ana kadar 10 adet erkek birey tespit edildi. Kaydedilen görüntülerde yalnızca bir birey net olarak tespit edilemezken, diğer tüm bireylerin erkek olduğu belirlendi. Isparta Uygulamalı Bilimler Üniversitesi‘nden Dr. Yasin Ünal, “Anadolu parsının dişilerinin, akrabalarının ve hatta yavrularının olduğunu düşünüyoruz” şeklinde açıklamalarda bulundu.
1975’lerde Türkiye’de en son görülen Anadolu parsı, 8 Ağustos 2019 tarihinde Doğa Koruma ve Milli Parklar Genel Müdürlüğü (DKMP) 6. Bölge Müdürlüğü ekipleri tarafından Batı Akdeniz bölgesinde görüntülendi. Bu önemli görüntülemenin ardından Türkiye’nin çeşitli bölgelerinde yüzlerce fotokapanla bilimsel araştırmalar sürdürülmektedir. DKMP 6. Bölge Müdürlüğü ile Isparta Uygulamalı Bilimler Üniversitesi (ISUBÜ) iş birliğinde, TÜBİTAK destekli bir proje kapsamında sadece Ege ve Batı Akdeniz’de 400 fotokapan kurulmuştur.
Dr. Yasin Ünal, Anadolu parsı ile ilgili Türkiye’de yapılan çalışmaların 2010 yılından beri devam ettiğini belirterek, “Türkiye’deki ilk net görüntüler, 2019 yılında Tarım ve Orman Bakanlığı DKMP Genel Müdürlüğü 6. Bölge Müdürlüğü tarafından koruma amaçlı yapılan fotokapanlar sayesinde elde edildi. Daha sonra ISUBÜ iş birliğinde bir araştırma başlatılarak, bu tespit alanlarına 100’e yakın fotokapan kuruldu. Bu sayede Türkiye’deki ilk bilimsel videolar elde edilmiş oldu. Ayrıca imzalanan iş birliği protokolü ile TÜBİTAK kapsamında bir proje oluşturuldu. Bu proje çerçevesinde mevcut Anadolu parsı bireyinin dişisinin, akrabasının ve hatta yavrusunun olduğunu düşünüyoruz” dedi.
Farklı potansiyel habitatlarda yeni bireylerin var olduğunu düşündüklerini ifade eden Dr. Ünal, “Bu amaçla kapsamlı çalışmalar yapıyoruz. Bu güzel ve önemli türümüzün Akdeniz ve Ege Bölgesi’ndeki potansiyel habitatlarında yeni taramalara başladık; fotokapan yöntemiyle. Şu anda sahalarımızda 400’e yakın fotokapan çalışıyor. Bu fotokapanlar TÜBİTAK, ISUBÜ ve Kazancı Holding tarafından sağlanmaktadır. Ayrıca, DKMP’nin 4., 5., 6. ve 7. bölge müdürlüklerinin destekleriyle bu çalışmalar sürdürülmektedir. Amacımız, yeni bireyleri tespit etmek, özellikle dişi bireyleri bulmak ve umarız ki bu bireylerin yavrularını görebilmektir” şeklinde konuştu.
IUCN’nin nesli tehlike altındaki türler listesinde yer alan Anadolu parsı, hem biyoçeşitliliğin hem de Anadolu’nun tarihi kültürünün çok değerli bir unsuru olduğunu vurgulayan Dr. Ünal, “Anadolu’da endemik bir alt tür olan ‘Panthera pardus tulliana’ türünü korumak ve gelecek nesillere aktarmak, projemizin esas hedefidir. Şu ana kadar 400’e yakın fotokapan ile binlerce görüntü elde edildi ve bu görüntüler detaylı bir şekilde incelenmektedir. Anadolu parsına ait bir birey izlenmeye devam ediyor; ancak, proje kapsamında Akdeniz ve Ege Bölgesi’nde bu birey dışında yeni bir birey henüz elde edilemedi” dedi.
Doğu Karadeniz, Güneydoğu Anadolu ve Doğu Anadolu bölgelerinde yeni bireylerin mevcut olduğuna dair veriler elde edildiğini açıklayan Dr. Ünal, “Bu bireyler ayrı bireylerdir. Elde edilen bilgiler ışığında, bunların yaklaşık 10’a yakın olduğunu düşünüyoruz. Ancak bir tane görüntü dışında, o da net değil, hepsi erkek. Yani şu anda ülkemizde belirli sayıda erkek birey var; ancak bu, dişi bireylerin olmadığı anlamına gelmiyor” diye belirtti.
Dişilerin özellikle hamilelik dönemlerinde çok tedirgin olduklarını ifade eden Dr. Ünal, “Bilimsel çalışmalar da bunu doğruluyor. Hamile oldukları dönemde özellikle tedirgin davranıyorlar. Araştırmalarımız devam ediyor. Popülasyonu tahmin etmekte zorlanıyoruz; çünkü bu bireyler hem Anadolu’da yayılış gösteren hem de İran ve Kafkasya bölgesinden Türkiye’ye giriş-çıkış yapan bireyler. Şu anki sınırlama durumları, bu geçişleri kısıtlasa da, giriş-çıkışların hala mümkün olduğunu unutmamak gerekiyor” dedi.
Kaynak: Antalya Körfez