Tarihin en pahalı uzay fotoğrafları arasında yer alan John Glenn’in efsanevi görüntüleri, uzay yolculuğunun büyüleyici anlarını ve insanlığın keşif tutkusunu gözler önüne seriyor. Bu eşsiz fotoğrafların hikayesini keşfedin!
Patronlar Dünyası’nın haberine göre, tarihin en önemli anlarından birine tanıklık ediyoruz. Ancak, eğer John Glenn, Friendship 7 uzay aracına binmeden önce bir süpermarkete gidip, bir Contax kamera ve 35 milimetrelik film almasaydı, belki de bu muazzam anlara dair elimizde hiçbir görsel olmayacaktı. ABD vatandaşı olan astronotun, 20 Şubat 1962 tarihinde kapsülü Dünya yörüngesinde dönerken çektiği fotoğraflar, Merkür Projesi’nin yörünge görevlerinin yadsınamaz kanıtları haline geldi. Sovyetler Birliği, insanlı uzay yarışında Amerikalılardan daha önce başarı elde etmişti; ancak Amerikalılar, uzayda çekilen ilk renkli fotoğrafları elde eden taraf oldu.
The Guardian’ın haberini yerelleştiren Erinç Eröz’ün aktardığına göre, Alman galerici Daniel Blau, bu fotoğrafların tarihsel önemine dikkat çekiyor: “Bunlar tarihte çekilmiş en pahalı fotoğraflar. Bu görüntülere ulaşabilmek için milyarlarca dolar harcandı.”
Blau, Paris Photo’da Glenn’in uzayda çektiği ilk fotoğrafın orijinal bir basımını ve daha önce yayınlanmamış nadir NASA fotoğraflarını sergiledi. Bu fotoğrafların çoğunun ismi bilinmeyen bilim insanları ve astronotlar tarafından çekildiği belirtiliyor. Daniel Blau şöyle ifade ediyor: “NASA, o dönemde astronotlara fotoğraf makinesi vermiyordu. Yani, bu fotoğraf aslında Glenn’in şahsi fotoğrafı.”
Glenn’in fotoğrafı, bilimden ilham almış olmasına rağmen, uzayın büyüleyici gizemini aktarmayı başarıyor. Sıcak, parlayan bir ışık küresi, çerçevenin merkezinden başlayarak genişliyor. Derin karanlığın boşluğuna karşı ışıldayan parlak flaşlar göz alıyor ve Glenn’in onları tarif ettiği gibi “ateş böcekleri” gibi dans ediyor. Bu görüntülerin görülmesi muhtemelen korkutucu bir deneyimdi. Aslında, bu kıvılcımların yoğunlaşmadan dolayı ortaya çıktığı anlaşıldı. İnsanlık, saatte 28 bin kilometre hızla uzaya gitmeyi başarmış olsa da, bu yolculuğa ayak uyduracak kadar güçlü bir fotoğraf makinesi henüz tasarlayamamıştı. Glenn’in fotoğrafı, belki de uzayla ilgili çok az şeyi ortaya koyarken, insanoğlunun hırsının bir sembolü haline geliyor. Glenn, daha sonra bu fotoğraf için bir uyarı içeren altyazı ekledi: “Sizi temin ederim ki bir fotoğraf, gerçek manzaranın muhteşemliğini asla veremez.”
Blau, klasik NASA baskılarıyla ilgilenmeye 1990’larda başladı. “Uzay yarışı ve soğuk savaş, 20. yüzyılın ikinci yarısının belirleyici güçleriydi ve benim jenerasyonum bu önemli anları hatırlıyor,” diyen Blau, bazı fotoğrafların o zaman yayınlandığını, ancak orijinal baskılarını bulmanın zor olduğunu belirtiyor ve şöyle devam ediyor: “Görevlere katılan bilim insanları ile diğerleri, kişisel arşivlerini çocuklarına ve ardından torunlarına aktardılar. Bu yüzden hâlâ piyasaya çok fazla materyal geliyor. Haliyle, en iyi fotoğrafları arayıp, bunların ticaretine başlamam mantıklıydı.”
Paris Photo’yu ziyaret edenler, 1948’den kalma altı gümüş jelatin fotoğrafın etrafında toplanarak, yerden 22 kilometre yüksekliğe ulaşmış bir V-2 roketinden çekilen Rio Grande manzarasına göz attılar. Ayrıca, 1965 yılında çekilmiş olan insanlığın Mars’ın ilk yakın çekim fotoğrafı ve gezegenimizin Aydan görüldüğü ilk kare olan Dünya’nın panoramik fotoğrafı da sergilendi. Bu fotoğraf insan eliyle çekilmedi; 1966 yılı Ağustos ayında insansız bir görevden gelen radyo sinyali ile iletilip, NASA’nın Jet İtki Laboratuvarı’nda piksel piksel birleştirilerek tek bir görüntü haline getirildi.
1979 yılına geldiğimizde, Voyager yıldızlar arası sondası, gezegenlerin daha iyi resimlerini çekmeyi mümkün kıldı. Jüpiter ile dört uydusunun akik taşı renginde bir atmosferde bilyeler gibi asılı olduğu görüntü özellikle dikkat çekiciydi. Blau, 1974’te çekilen ve Merkür’ün çukurlu yüzeyinin etkileyici büyük ölçekli bir mozaiğini gösteren görsel için “şimdiye kadar gördüğüm bu kadar büyük ölçekli tek örnek” diyor ve ekliyor: “Muhtemelen, Mars’ın Voyager resimleri gibi, bir NASA sunumu için üretilmişti.”
Güneş sisteminin en küçük gezegeninin yalnızca bir kısmını gösteren fotoğraf, kavrayış ve kontrolümüz dışında olan şeylere dair farklı bir bakış açısı sağlıyor. 1970’lerin sonlarına doğru, fotoğrafçılık görevlerde ve uzay biliminin ilerlemesinde daha merkezi bir rol üstlenmeye başladı. Blau, bu durumu şöyle açıklıyor: “NASA, şimdi olduğu gibi o zamanlarda da kamu fonlarına bağımlıydı ve Glenn’in Dünya yörüngesinden çektiği renkli fotoğraflarla, NASA’nın başarılarını göstermenin en iyi ve en olumlu yolunun fotoğrafçılık olduğu aşikardı. Elbette bilimsel yönü işin itici gücüydü, ancak fotoğraflar anlık hikayeyi anlatabiliyordu.”
Blau’nun fotoğrafları, ABD başkanlık seçimlerinden bir gün sonra sergilenmeye başlandı. Ziyaretçilere “birçok ulusun olumlu ortak çabasını” hatırlatmak istediğini belirttiği fotoğraflar, kesinlikle alçakgönüllülük yaratıyor. Blau sözlerini şu şekilde bitiriyor: “Belki de hiçbir şey bu fotoğraftan daha iyi şekilde insanı oluşturan mistik hayranlık ve doğal ustalığın karışımını somutlaştıramaz. İnsanlık, dünyasal sınırlarından kaçıp daha önce hiç görülmemiş veya kaydedilmemiş şeyleri, imkansızı görüp kaydediyor.”
Kaynak: Patronların Dünyası