Uzak diyarlarda, uçsuz bucaksız bir cennet. Tamamını gezmek için en az altı ay gereken bir coğrafya. Yeşilin bin bir tonu ile Amazon ormanları, mavi ve turkuazın sayısız tonlarıyla akarsuları ve denizleriyle göz kamaştıran bir ülke. Bugün bu büyüleyici coğrafyanın önde gelen turizm merkezlerinden birindeyiz.
Kaan İNCİLİ
Brezilya’nın ikinci büyük şehri olan São Sebastião do Rio de Janeiro, deniz, kum, güneş, futbol, yemek, karnaval, gece hayatı ve turistik gezilerle özdeşleşmiş bir yerdir. Bir turistin “güvenlik” hariç her şeyi fazlasıyla bulabileceği bir destinasyondur Rio. Güvenlik konusunda ise, üzerinde marka logolu bir kıyafet ya da kolunuzda pahalı bir saat ve takı olmadıkça ve merkezden çok uzaklaşmadığınız sürece genellikle bir sorun yaşamazsınız, ancak her zaman dikkatli olmalısınız.
Konaklamayı mutlaka Copacabana sahilinde veya Leblon / Ipanema plajlarının bulunduğu bölgede seçmek, seyahatinizin kalitesini artıracaktır. Sahildeki barlarda 100 barfiks çekenler ya da topu düşürmeden yarım saat ayak voleybolu oynayanlar moralinizi bozmasın. Gerçekten keyif alacağınız birkaç güne daha yeni başlıyorsunuz.
İlk durağımız, teleferikle ulaşacağımız Pão de Açúcar (Şeker Tepesi). Copacabana plajının hemen kuzeyinde bulunan bu tepe, bir yanda tarihi merkezi ve limanı, diğer yanda ise Copacabana plajının muhteşem manzarasını ayaklarınızın altına seriyor. Helikopter turlarının sıklıkla uğradığı bu nokta, fotoğraflarınıza mutlaka helikopterlerin de dahil olmasını sağlayacak.
Buradan tarihi merkeze geçmek iyi bir fikir olacaktır. Catedral Metropolitana, Belediye Tiyatrosu ve Modern Sanatlar Müzesi, gezilecek ve fotoğraflanacak ilk duraklarınız olmalı. Sonrasında ise tarihi sokaklarda yapacağınız yürüyüşleri, 1894’ten beri açık olan Confeitaria Colombo’da bir tatlı ve kahve molası ile taçlandırmayı unutmayın.
Yemek konusunda, dünyaca ünlü Brezilya Churrascaria’ları sizi fazlasıyla tatmin edecektir. Bu restoranlarda, önünüzdeki yeşil ve kırmızı çift taraflı kartın kırmızı tarafını çevirene kadar mutfaktan çıkan etler masanıza getirilir ve tabağınıza dilimlenir. Dana, kuzu, tavuk ve domuz eti başlıca seçeneklerdir. Deniz ürünleri veya karışık menüler sunan restoranlar da bulabilirsiniz.
Gelelim meşhur Rio Karnavalı’na. Her yıl büyük perhiz öncesinde düzenlenen bu karnaval, 1984’e kadar sokaklarda yapılırken, Sambadrome’un inşa edilmesiyle buraya taşınmıştır. 700 metrelik bir yürüyüş yolunun iki tarafında tribünlerin bulunduğu bu alanda, 70’ten fazla samba okulu bir yıllık hazırlıklarını sergiler. Karnaval zamanı Rio’yu ziyaret etmeyi düşünenler, şehrin bu dönemde inanılmaz derecede kalabalık, pahalı ve hareketli olduğunu unutmamalı. Ayrıca, 1950 Dünya Kupası finalinde Uruguay’ın Brezilya’yı 2-1 yendiği Maracana Stadyumu’nu da ziyaret etmeyi ihmal etmeyin.
Rio’nun gözbebeği, Tijuca Milli Parkı’nda bulunan, 710 metrelik Corcovado Tepesi’nin zirvesindeki Kurtarıcı İsa Heykeli (Cristo Redentor), 8 metrelik kaidesi üzerinde 30 metre uzunluğundadır. Sadece baş kısmı 3,75 metre uzunluğunda ve 30 ton ağırlığındadır. Toplamda 1.145 ton ağırlığındaki bu heykel, 1931 yılından beri ziyaretçilerini ağırlıyor. Heykele ulaşmak için tepenin belli bir noktasından sonra füniküler kullanmanız gerekecek. Rio’nun tüm ünlü plajlarını bu tepeden kusursuz bir şekilde görebilirsiniz.
Şehrin güneyinde yer alan Zona Sul bölgesindeki botanik bahçe, 140 hektarlık bir alanı kaplar. Girişindeki 750 metrelik Kraliyet Yolu ve üzerindeki 134 palmiye ağacı dikkat çeker. Park, aynı zamanda Brezilya’nın en geniş botanik kütüphanesine sahiptir; 32.000 kitaplık bir arşivi ve yaklaşık 6.500 bitki türünü barındırır.
Dikkat edin, yanlışlıkla dünyanın en büyük gecekondu mahallesi olan Rocinha’ya girmeyin. Yaklaşık 100.000 kişilik nüfusuyla bu mahalle, dünya genelinde en tehlikeli gecekondu bölgelerinden biri olarak bilinir.
Artık biraz alışveriş yapmayı ve kaliteli zaman geçirmeyi hak ettik. Rio, özellikle yüksek kaliteli ve renkli yağlı boya tablolarıyla ünlüdür. Leblon bölgesindeki sokak pazarlarından ya da sanat galerilerinden çeşitli tablolar alabilirsiniz.
Leblon’da yer alan restoranlar, her gittiğimde yüksek kaliteli servis ve sunumlarıyla keyif aldığım yerler olmuştur. Harika bir İtalyan, kusursuz bir Fransız, nadide bir İspanyol mutfağı ya da özenli bir Güney Amerika mutfağı arıyorsanız, en doğru bölgedesiniz. Şimdi tek yapmanız gereken şey, bu anın tadını çıkarmak.
Tatmadan Dönmeyin: Churrascaria, Quindim, Kahve
Görmeden Dönmeyin: Pão de Açúcar, Corcovado – Cristo Redentor, Leblon
Ertelemeyeceğiniz tek hayaliniz, sizi farklı ufuklara götürecek yeni seyahatler olsun. Sevgiyle kalın.
patronlardunyasi.com